Hafta Özeti | #trliste 15 Günlük Serüven Gün #1

avatar

Hafta Özeti | #trliste 15 Günlük Serüven Gün #1

Herkese selam! Bu sıcak havalara rağmen nasılsınız diye sormak istiyorum. Ben sıcaktan erimek üzereyim desem yeridir. İstanbul son 1 haftadır aşırı sıcak. Ve bu sıcak havaların devam edeceğini hatta sıcaklık değerlerinin biraz daha artacağını söylüyorlar. Sanırım bu seneye kadar küresel ısınma tehlikesiyle hiç bu kadar burun buruna gelmemiştik. İklimsel koşulları son derece iyi olan bir orta kuşak ülkesi olsak da bu durum artık bizi de vurmaya başladı. Ne yazık ki tatsız bir durum.

Biliyorsunuz ki bir serüven başlattık ve ben de katılacağımı daha önceden belirtmiştim. İlk günlerde yoğunluk olacağını düşünüyordum ki öyle aman aman da bir yoğunluk olmadı açıkçası. İşlerim vs. Olduğu için başlamamazlık yapmadım. Sadece canlılığı sürekli tutabilmek adına biraz daha geç başlamayı tercih ettim. Böylelikle topluluk daha uzun süre aktif kalabilir diye düşündüm. Çünkü serüveni bitirenler biraz yazmaya ara verebilir diye düşünüyorum. Sıfırdan bir şeyler üretip bunu periyodik olarak tekrarlamak pek de kolay bir şey değil bence. Özellikle yazdıklarınıza özeniyorsanız bazen yazmanız saatlerinizi hatta bir gününüzü alabiliyor. Umarım bugün benim yazma sürem bu kadar uzamaz.

Konu seçimleri olarak nasıl ilerleyeceğimi bilmiyorum. Güzel bir soru havuzumuz var. Oradaki sorular beni cezbediyor ama kendi içimden gelenleri de yazmak istiyorum. Sanırım bazı günlerde soru havuzunu kullanıp bazı günlerde ise haftalık hayatımdan bahsedeceğim. İlk günü klasik bir hafta özetini anlatarak değerlendireceğim.

İlk olarak Mehmet ile bu sıralar daha sık görüşüyoruz son birkaç aya kıyasla. Son aylarda biraz daha kopuk bir iletişimimiz vardı özellikle kış mevsiminde. Buluştuğumuzda genellik ormana yürüyüş yapmaya gidiyoruz. Yorgun değilsek ordan sahile geçiyoruz ve vakit geçiriyoruz. Bu sıcak havalarda önce ormanda sonra ise sahilde yürümek gerçekten iyi geliyor. Doktorum zaman zaman dışarı çıkmam gerektiğini bunun bana iyi geleceğini söylemişti. Ama bunun değerini daha yeni anlıyorum desem yeridir. Böyle yürüyüşler biraz ruhu dinlendiriyor. Temiz hava gerçekten bir başka. Bu konuda şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye’nin havası gerçekten temiz sayılabilecek bir hava. Bu gerçekten böyle. Boşuna o kadar hava kirliliği dersi almadık 😀.

Ertesi gün en yakın arkadaşlarımla buluştum. Bayramdan itibaren herkes farklı bir şehire dağıldığı için uzun süredir görüşmüyoruz. Bu fotoğraf da son görüşmemizden. Neden bilmiyorum ama genellikle pizza yiyorum. Pizza çok sevdiğim ya da onsuz yapamam dediğim bir yemek değil. Ama benim için klasikleşmiş bir sipariş oldu. Gittiğimiz cafe Happy Moon’s’un Cadde şubesiydi. Bence güzel pizza yapıyorlar ama daha güzellerini de yemiştim ne yalan söyliyim. Yine de burayı seviyorum.

Birkaç gün sonra lise arkadaşlarımla buluştum. Yaklaşık 7-8 yıldır arkadaşız. Lise zamanı pek görüşmesek de liseden sonra yakınlaştık diyebilirim. Her gün sabahın yedisinde gittiğimiz bir yerde mutlu olamazdık. Bu yüzden arkadaşlığımız liseden sonra gelişti sanırım. Özellikle ben ve Elif lisedeyken birer nefret topuyduk. Neredeyse kimseye tahammülümüz yoktu. Sıra arkadaşıydık ve okulun gördüğü en itici ikili olduğumuza yemin edebilirim ahahahaha. Birbirimizle olan aramız da yeterince iyi değildi bence. Sonuçta herkesin bir hayatı ve dolayısıyla problemleri var. Zaman zaman iyi zaman zaman kötü hissedebiliyoruz. Lise benim hayatımın karanlık dönemi diyebilirim. Çok mutsuz ve agresiftim. İnsanları tersleyerek insanlarla tartışarak motive oluyordum diyebilirim. Gerçekten “Bugün kiminle uğraşsam?” diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum. İnsanları tahrik eder, dalga geçer ve tartışırdım. İğrenç biriydim gerçekten yaa ahahaha.

Ailemle eskisine kıyasla daha çok iletişim halindeyim. Artık aramız daha iyi. Sanırım benim gerginliğim ve anksiyetem azaldıkça her şey daha güzel olmaya başladı. Bazı şeyleri ciddiye almamak beni daha sağlıklı bir konuma getirdi. Galiba böyle olması gerekiyor.

Aramız daha iyi olunca daha çok zaman geçiriyoruz haliyle. Bu yüzden dışarı çıkmalarımız, gece gezmelerimiz ve birlikte kahve seanslarımız da arttı. Kışın hava serin olunca bu tarz aktiviteleri pek gerçekleştiremiyoruz. Çünkü soğuk havada haliyle kimse dışarı çıkmak istemiyor. Sıcak bir evde oturma fikri herkese cazip geliyor. Yine geçenlerde bir gece dışarı çıktık. Tatlıya olan düşkünlüğüm herkes tarafından bilinir. Onlar da tatlı yiyeceğimi sandı ama ben onlara küçük bir sürpriz yaparak makarna sipariş ettim 😀 . Son zamanlarda yediğim en güzel makarnalardan biriydi. Sanırım nispeten küçük bir cafe olduğu için böyleydi. Hiç bu kadar bol kremalı bir makarna yediğimi hatırlamıyorum. Böyle övdüğüme de bakmayın aşırı da bayılmadım ahahah.

Tabii ki bu yemeğin üzerine bir çay içmesem olmazdı. Annem Giresunlu ve haliyle benim kanımın bir kısmı da karadenizli. Güzel bir yemeğin üzerine çay içmek bizde bir adettir. Çoğu Türk gibi biz de çay tiryakisiyiz. Annemler karadeniz çayının hastası olsa da ben klasik bergamotlu çayları daha çok seviyorum nedense. Karadenizliler beni kınayacak ama bergamotlu çay daha lezzetli bence. Annem Tirebolulu. Bu yüzden Tirebolu’ya özel olan “42 Nolu Çay” satın alıyoruz. Gerçekten ben de diğer çaylara göre daha lezzetli olduğunu düşünüyorum. Özellikle Rize çayları bana çok acı geliyor. Fazla demlenen çaylardan pek hoşlanmıyorum. Çayı her zaman açık içerim. Peki ya siz nasıl seversiniz?

Sanırım bu hafta pek bir şey yapmamışım. Çünkü aklıma anlatacak başka bir şey gelmiyor. Serüvenin ilk gününe özel postumu burada sonlandırıyorum. Üçüncü günde görüşene kadar kendinize iyi bakın. Bizimle kalın, hoşçakalın!



0
0
0.000
6 comments
avatar

Sadece canlılığı sürekli tutabilmek adına biraz daha geç başlamayı tercih ettim. Böylelikle topluluk daha uzun süre aktif kalabilir diye düşündüm.

Ne zaman yazmaya başlayacaksın diye merak ediyordum ben de:)
Böyle düşünmene sevindim ayrıca. Ben de biraz ara vermiştim ama yeniden kaldığım yerden devam edeceğim serüvene 🙆‍♀️

bergamotlu çayları daha çok seviyorum nedense. Karadenizliler beni kınayacak ama bergamotlu çay daha lezzetli bence. Annem Tirebolulu. Bu yüzden Tirebolu’ya özel olan “42 Nolu Çay” satın alıyoruz. Gerçekten ben de diğer çaylara göre daha lezzetli olduğunu düşünüyorum.

Fazla demlenen çaylardan pek hoşlanmıyorum. Çayı her zaman açık içerim. Peki ya siz nasıl seversiniz?

Bergamotlu çay benim de hoşuma gidiyor her demlediğimde az da olsa ekliyorum. Tirebolu 42 çok övülmüştü bir ara, ben de alıp denemiştim güzeldi hafif bir içimi vardı. Bir de Hemşin çayı gelmişti bana hediye olarak. Onu çok sevmiştim, metal kutusu da ayrıca hoştu :)
Daha sonra marketten aldım ama ilki kadar güzel değildi sanki herhangi bir çay gibiydi. Sonra devam etmedim.
Ve açık çay severim. Demli ve koyu beklemiş çay içemem. 🙆‍♀️

Ellerine sağlık devamını da bekliyorum. 🌸

0
0
0.000
avatar

Hemşin çayını duydum ama hiç içmek kısmet olmamıştı. Şimdi biraz daha merak ettim, nasıl bir tat acaba ehehe.

Uğramana sevindim umarım bir sonraki görüşmemiz de senin paylaşımının yorumlarında olur 🌸.

0
0
0.000
avatar

Greetings,

I love your summer activities. It is a joyful moment you meet with friends and family, and enjoy delicious meals like pizza and pasta.
What are some of your favorite activities to do with friends and family during hot summer days?

Regards

0
0
0.000
avatar

Actually, this is something that can vary. But my favorite is walking and chatting with my friends. Thanks for your comment :)

0
0
0.000