Milyos Ancient City / Milyos Antik Kent ( EN-TR )

avatar

Hello, fellow travelers,

I admire the travelers posing on the snowy slope of the mountain with a backpack on their backs, thick boots on their feet, a long nylon shirt wrapped tightly around their bodies and a thick black bandana on their heads. Nowadays, in the travel industry, I see that people travel as travelers to explore and learn instead of having fun and receiving services as tourists. Although I have not yet reached the summit of a high mountain, I decide to go to the ancient city of Milyos, a historical city, quite far from sea level.

Merhabalar Gezginci Dostlarım

Sırtında, bir sırt çantası ayaklarında kalın bir bot, vücudunu sımsıkı saran uzun naylon bir shirt ve kafasında siyah kalın bir bandana ile dağın karlı yamacında poz veren gezgincilere hayranım. Artık seyahat sektöründe insanların turist olarak eğlenmek ve hizmet almak yerine, gezginci olarak, keşfetmek ve öğrenmek amacıyla seyahat ettiklerini görüyorum. Yüksek bir dağın zirvesine henüz ulaşamasam da deniz seviyesinden oldukça uzaklaşarak, tarihi bir kent olan Milyos Antik Kentte gitmeye karar veriyorum.

I try to be a person who likes to connect deeply to the culture, people and way of life of the places in the region where I travel. For this, I also want to research the past and local civilization of that region. In this sense, Milyos Ancient City appears as a nation that has undergone a different cultural interaction with both its past and the people living in the region. Located in the Bucak district of Burdur province, the city is located in the town of Kocaaliler. It is about an hour and a half away from Isparta, which is nearby, and about an hour and a half away from Antalya, which is also nearby. The ancient city, located on the Taurus Mountains on the high slope of Kocaaliler town, which I learned that its old name was Melli, is surrounded by rocks that are very difficult to climb.

Ben seyahat ettiğim bölgedeki yerlerin, kültürüne, insanlarına ve yaşam biçimine derinlemesine bağlanmayı seven biri olmaya çalışıyorum. Bunun için de o bölgenin geçmişini ve yöresel medeniyetini de araştırmak istiyorum. Bu anlamda, Milyos Antik Kent hem geçmişiyle, hem de yörede yaşayan insanları ile farklı bir kültürel etkileşim geçirmiş bir millet olarak karşımıza çıkıyor. Burdur ilinin Bucak ilçesinde yer alan kent, Kocaaliler kasabasının içinde yer almaktadır. Yakınında bulunan Isparta'ya yaklaşık bir buçuk saat ve yine yakınında yer alan Antalya'ya da yaklaşık bir saat uzaklıktadır. Eski adının Melli olduğunu öğrendiğim Kocaaliler kasabasının yüksek yamacındaki Toroslar üzerinde konumlandırılmış antik kent, çıkılması oldukça zor kayalar etrafında çevrilmiş durumdadır.

There are two different ways of transportation in the ancient city. It is possible to reach the city from Bucak district of Burdur province and Antalya Isparta road. I used the Antalya Isparta road. From the Karacaören Dam road route on the Isparta road, which I went last week, I returned to the town of Kocaaliler from the Milyos Ancient City sign. On the asphalt road to the summit of the Taurus Mountains, I drove my car uphill through the forested areas consisting of huge red pine trees. As I drove along the road, I stopped at some open hills and enjoyed the beautiful view.

Antik kentte iki farklı yoldan ulaşım sağlanıyor. Burdur, ilinin Bucak ilçesinden ve Antalya Isparta yolu üzerinden kentte ulaşmak mümkündür. Ben Antalya Isparta yolunu kullandım. Geçen hafta gitmiş olduğum Isparta yolu üzerinde bulunan Karacaören Barajı yol güzergahından, Milyos Antik Kent tabelasından Kocaaliler kasabasına dönüş yaptım. Asfalt yoldan Torosların zirvesine giden yolda, devasa kızılçam ağaçlarından oluşan ormanlık alanların arasından yokuş yukarı doğru aracımı sürdüm. Yol boyunca ilerlerken, önü açık bazı tepe noktalarında durarak, güzel manzaranın tadını çıkardım.

As we made our way towards the ancient city, it was a great pleasure to watch the riot of colors reflected in nature by the autumn season and to wander among the trees with different herbs and plants we had never seen before. The green grasses that covered the mountains and hills like a big sheet allowed us to stop on every winding road, while the cold wind that blew caught us off guard.

Antik Kentte doğru yol alırken, sonbahar mevsiminin doğaya yansıttığı renk cümbüşünü izlemek ve hiç görmediğimiz farklı bitki otları ile ağaçların arasında gezinmek bize büyük bir keyif vermişti. Dağların ve tepelerin üzerini büyük bir çarşaf gibi örten yeşil otlar, her dönemeçli yolda durmamızı sağlarken, esen soğuk rüzgara da bizi gafil avlanıyordu.

If I have the opportunity, and I try to, I want to live as a traveler. Because I dream of being at the center of distant places waiting to be discovered, different cultures and ways of life that I have not seen. There are many places to visit and discover in different corners of Turkey. The places we visit may seem ordinary and simple for some of us. The importance of a place for me is its nature, weather, people and the story it leaves behind. Milyos Ancient City is one of them. I came here to look at the mountains, hills and trees that it gathers around it. I also came to show that I am hungry to learn its story with its historical ruins. After parking my car, I walk towards the road extending from the hills to the mountain. But there is not a single signboard that says Milyos. But I am sure there will be one somewhere behind the mountain.

Eğer imkanım olursa, çabalamaya da çalışıyorum, bir gezginci olarak yaşamak istiyorum. Çünkü ben, keşfedilmeyi bekleyen uzak yerlerin, farklı kültürlerin ve görmediğim yaşam biçimlerinin odağında olmayı hayal ediyorum. Türkiye'nin farklı köşelerinde, gidilecek ve keşfedilecek bir çok noktalar var. Gideceğimiz yerler belki bazılarımız için sıradan ve basit gelebilir. Bir yerin benim için önemi, doğası, havası, insanı ve geride bıraktığı hikayesidir. Milyos Antik Kentte bunlardan biridir. Buraya etrafında topladığı, dağlarına, tepelerine, ağaçlarına, bakmaya geldim. Bir de tarihi kalıntıları ile hikayesini öğrenmeye aç olduğumu göstermek için geldim. Aracımı park ettikten sonra, tepelerin arasından dağa uzanan yola doğru yürüyorum. Fakat Milyos yazan bir tane bile tabela yok. Ama dağın arkasında oralarda bir yerlerde çıkacağına eminim.

As I was walking on a stony and dirt road on the slope of a high hill, someone finally wrote on a big stone that I was on the road to Milyos. This gave me some relief. The higher we go uphill, the more we feel the wind raging in our bodies.

Yüksek bir tepenin yamacında, taşlı ve topraklı yolda yürürken, sonunda birilerini koca bir taşın üstüne Milyos yolunda olduğumu gösteren bir yazı yazmış. Bu biraz içimi rahatlatı. Yokuş yukarı yükseklere çıktıkça, rüzgarın hışımını bedenimizde daha çok hissediyoruz.

We have been walking on the stony and dirt road for about half an hour. There is no one around but us. Although we sometimes hesitate about which way to go, we follow the short narrow paths formed by footprints.

Yaklaşık yarım saattir taşlı ve topraklı yolda yürüyoruz. Etrafta bizden başka hiç kimse yok. Arada hangi yöne gideceğimiz konusunda tereddüt yaşasak da ayak izlerinin oluşturduğu kısa dar yolları takip ediyoruz.

Here we started to see the first historical ruins. There are three square sections made of old building stones dug into the ground. They are destroyed and scattered. I honestly have no idea what happened. There is no explanatory writing around. It looks like a cistern that was built to store water. After this cistern-like structure, we continue on our way on an ancient pathway accompanied by grass, stones and beautiful views.

İşte ilk tarihi kalıntıları görmeye başladık. Toprağa kazılmış eski yapı taşlarından yapılmış kare şeklinde üç bölüm var. Yıkılmış ve dağılmış bir vaziyette duruyor. Ne olduğu hakkında açıkçası hiçbir fikrim yok. Etrafta açıklayıcı bir yazı da görünmüyor. Görünüşe göre, içinde su biriktirmek için yapılan depolara benziyor. Bu sarnıç görünümlü yapıdan sonra, antik bir patika yolda otların taşların ve güzel manzaralar eşliğinde yolumuza devam ediyoruz.

As you walk along the stony pathway, it is impossible not to be mesmerized by the spectacular view of the Taurus Mountains. There are cliffs in some sections. It is necessary to be careful here. On the path, we come across sarcophagus stones carved into the rocks in the form of chests. The fact that there are two sarcophagi on different sides shows that this place was perhaps used as a sacred area. Its neglected and disheveled appearance hurts one's heart.

Taşlı patika yoldan yürürken, Torosların göz alıcı manzarası karşısında büyülenmemek mümkün değil. Bazı bölümlerde uçurumlar var. Buralarda dikkatli olmak gerekiyor. Patika üzerinde kayalara oyulmuş olan, sandık şeklinde lahit taşlarına rastlıyoruz. Farklı cephelerde bulunan iki lahit taşının olması, burayı belki de kutsal alan olarak kullanıldığını gösteriyor. Bakımsız ve dağılmış görüntüsü insanın içini acıtıyor.

We finally reach the center of the city, reminiscent of Hellenistic and Roman structures, after a difficult and tiring walk. Not only in this city, but also in many other ancient cities I have visited, I appreciate the values given to art. In every ancient city I have visited, there is always a theater stage. The situation is no different here. The theater, which has a total of eight seating rows, seems to be built on the slope of the hill, on vaulted arches. Around the theater, there are many ruins in a very ruined state. Most of these structures were built by taking support from the rocks. Among these structures, right in front of the theater stands a building that we can call a public building with an arched doorway, which is the most solid looking building in the city.

Hellenestik ve Roma dönemlerini yapılarını anımsatan kentin tam merkezine, zorlu ve yorucu bir yürüyüşten sonra sonunda ulaşıyoruz. Sadece bu kentte değil, gezdiğim bir çok antik kentte sanata verilen değerleri takdirle karşılıyorum. Tanıtımını yaptığım her antik kentte bir tiyatro sahnesi mutlaka oluyor. Burada da durum değişmiyor. Toplamda sekiz oturma sırasının olduğu tiyatro, tepenin yamacında, tonozlu kemerlerin üzerine inşa edilmiş görünüyor. Tiyatronun çevresinde, oldukça yıkık durumda, pek çok tarihi kalıntılar bulunuyor. Bu yapıların çoğu, kayalardan destek alınarak yapılmış. Bu yapılar arasında, tiyatronun hemen önünde kenttin en sağlam görünümlü kemerli bir kapısı olan kamu binası diyebileceğimiz bir yapı ayakta duruyor.

In addition to the scattered and destroyed buildings around the city, there are some historical ruins that I do not know what they are. Most of the buildings that I see around and catch my eye are water cisterns. This is an indication that there was little or even no water supply nearby. On the west side of the theater there is a monumental entrance made of stair stones. Walls were built in the gaps between the surrounding rocks. In what we call the sacred area, the grave monuments have been smashed and the stones around them are carved with dug-out bottoms.

Kentin etrafındaki, dağılmış ve yıkılmış duran yapılarının yanı sıra, ne olduğunu bilemediğim bazı tarihi kalıntıların da olduğunu görüyorum. Etrafta gördüğüm ve gözüme takılan yapıların çoğu su sarnıcından oluşuyor. Bu da yakınlarda su kaynağının az olduğununun hatta hiç olmadığının bir göstergesidir. Tiyatronun batı tarafında anıtsal bir nitelik taşıyan, merdiven taşlarınından yapılmış bir giriş bölümü var. Etraftaki kayaların arasında oluşan boşluklarda surlar inşa edilmiş. Kutsal alan dediğimiz yerde mezar anıtları parçalanmış ve çevresindeki taşlarında, dipleri kazılmış bir vaziyette oyulmuş duruyor.

When we look at the ruins of the ancient city, most of them are destroyed and damaged. Maybe if this area had been under protection, we wouldn't be faced with such a view. Finally, I'll show you a building below and leave. I can't tell if it's a temple or a tomb. Maybe it's a parliament building. But I can say that it is the ruin that attracted my attention and I liked it the most.

Antik kentteki kalıntılara baktığımızda, çoğu yıkık ve hasar görmüş vaziyette görünüyor. Bu bölge belki de koruma altına alınmış olsaydı, böyle bir manzarayla karşı karşıya kalmazdık. Son olarak aşağıdaki bir yapıyı gösterip, buradan ayrılayım. Bir tapınak mı yoksa mezar mı tam anlayamadım. Belki de meclis binasıdır. Ama en çok dikkatimi çeken ve beğendiğim kalıntı olduğunu söyleyebilirim.

On the way back, the cold weather made itself felt. Obviously we got a little cold. I can say that this is a very suitable region for those who want to do trekking. When we look from these hills, we can see the Aksu Valley and when we go a little further, we can see the Karacaören dam. Thank you for staying with me on the journey to the ancient city. See you on other trips, stay with nature and love.

Dönüş yolunda soğuyan hava kendisini iyice gösterdi. Açıkcası biraz üşüdük. Burası trekking yapmak isteyenler için oldukça uygun bir bölge olduğunu söyleyebilirim. Bu tepelerden baktığımızda Aksu Vadisi ve biraz daha ilerlediğimizde, Karacaören barajını görebiliyoruz. Antik kent yolculuğunda benimle kaldığınız için teşekkürler. Başka gezilerde görüşmek üzere, doğayla ve sevgiyle kalın.



0
0
0.000
4 comments
avatar

This post has been manually curated by @steemflow from Indiaunited community. Join us on our Discord Server.

Do you know that you can earn a passive income by delegating to @indiaunited. We share more than 100 % of the curation rewards with the delegators in the form of IUC tokens. HP delegators and IUC token holders also get upto 20% additional vote weight.

Here are some handy links for delegations: 100HP, 250HP, 500HP, 1000HP.

image.png

100% of the rewards from this comment goes to the curator for their manual curation efforts. Please encourage the curator @steemflow by upvoting this comment and support the community by voting the posts made by @indiaunited.

0
0
0.000